29 Eylül 2014 Pazartesi

Eylül Ayı Okuduklarım

Her ay sonu yeni bir seride buluşmaya hazır mısınız ? :)

Her ay kitap okuma hızımı ölçmem açısından iyi bir seri olacak diye düşünüyorum.Toplu kısa kısa yorumlar okumak isteyenlere de kolaylık olur hem.

Hayal,Yaz,Son Kamelya ve Gümüş Yıldönümü'nün yazıları daha gelmedi,sırayla gelecek.

Hayal - Ayşe Kulin :  Ayşe Kulin'in kalemini çok seviyorum.Bu kitapta "yazı yolculuğunu" anlatıyor Ayşe Kulin.Sevdiğim bir yazarın buralara nasıl geldiğini öğrenmek çok hoşuma gitti.Keyifle okuduğum,akıcı bir kitaptı.

Yaz - Kürşat Başar :  İlk defa Kürşat Başar okudum.Hatta yazı bu kitap ile sonlandırdım :)
Bir masalmışçasına okudum.Bu tarz kitapları da çok seviyorum ben(daha önce Kürşat Başar okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır),o yüzden severek okudum.

Son Kamelya - Sarah Jio : Bir Sarah Jio klasiği,geçmiş ile geleceğin karşılaşması! Klasik diyorum,hep aynı diyorum ama Sarah Jio okumaya devam ediyorum. Arka arkaya Sarah Jio okumamak şartıyla,seviyorum kitaplarını.Ama sanırım şu ana kadar en sevdiğim kitabı Böğürtlen Kışı'ydı.

Aynı Yıldızın Altında - John Green :  Kitabını pek sevemedim.Yazım dili çok basit ve o "ergen işi" hissini daha çok veriyor.Filmini tercih ederim.Detaylı yazısı burada.

Ölüm İlanı Yazarı - Ann Hood : Burada da yine geçmiş ve gelecek karşılaşması var.Kolay okunan bir kitap,sevmiştim.Detaylı yazısı burada.

Gümüş Yıldönümü - Maeve Binchy : Yaşlı bir çiftin "gümüş yıldönümü" olayını,ailesinin,arkadaşlarının ve kendilerinin gözünden ayrı ayrı anlatıyor.Bir olaya farklı pencerelerden,farklı gözlerden bakmak her zaman hoşuma gider.Bu kitabı da sevdim.


Bu ay tercihlerimi keyifli kitaplardan yana kullanmışım ki,hepsine "sevdim" dedim :))
En sevdiklerim ise sanırım "Hayal" ve "Yaz" dı :)

Ortak kitaplarımız var mı ? Siz neler okudunuz?
Yorumlarınızı bekliyoruum :)

23 Eylül 2014 Salı

Aynı Yıldızın Altında - John Green (Kitap + Film)


Çok okundu dedim,almadım.
Ergen kitabı dedim,almadım.
Herkes okuyor dedim,almadım.
Ablamla kitaplara bakarken "Bu kitabı çok merak ediyorum,alalım mı?" deyince artık karşı koyamadım.

Ben kitabını çok fazla beğenmedim.Kolay okunur bir dili vardı,tatilde sahil kenarında aynı gün başlayıp bitirdim.Ağlamadım da.(Yengeç burcu bir insan olarak!)
Yazarın olduğu kısımlar,davranışları bana saçma geldi.

Filmi daha çok beğenilince izlemeye koyuldum.
Kitabından çok çok daha beğendim.Beni sıkan yazar detayları burda üstünde fazla durulmadığı için sıkmadı.
Filmde,çok ağladım.(Burcum filmde devreye girdi :P) 
Oyunculukları da beğendim,verilmek istenen duygu bana kesin olarak ulaştı.

Normalde kitapları daha çok beğenirim ama bu sefer filmi daha çok sevdim.Kitabı okumazsanız bile,filmi izleyin bence.
Kanser hastalarını daha iyi anlayabiliyor,ne acılar çektiklerini ama buna rağmen acılarını unutup, birbirlerinin hayatlarını güzelleştirebildiklerini görüyorsunuz..

22 Eylül 2014 Pazartesi

Ölüm İlanı Yazarı - Ann Hood


Ölüm İlanı Yazarı,Can Yayınları'nın 5 TL'lik kampanyasından aldığım bir kitaptı.

Ana kahramanlarımız iki kadın; Claire ve Vivien.
Claire,evliliğinin dışında bir ilişkiye sürüklenir.Ve bir seçim yapmak zorunda kalır..
Vivien ise kitaba adını veren karakterdir,bir "ölüm ilanı yazarıdır." Vivien ile ilgili hikayeyi,(biraz spoiler gibi olacak ama) ikisinin hayatının nasıl kesiştiğini, tahmin edebilmiştim :)
Kitabı severek okudum,en çok  Claire ile ilgili olan bölümleri.Ama bu iki kesişme olayı bana saçma geldi.Kitapta yaşanan "malum" olay Vivien'in başına gelseydi mantıklı olabilirdi ama onun arkadaşının üzerinden gidilip de birleştirilmesi biraz saçmaydı :)
Bu biraz da benim kitaplarda küçük şeylere takılmamdan olabilir.
Kolay okunan bir kitap.Bu tarz kitapları seviyorsanız,hazır 17 TL'den 5 TL'ye inmişken edinin derim :)

Not : Kampanya hala devam ediyor mu bilmiyorum ama sık sık yapılıyor,bulabilme imkanınız çok yüksek.

18 Eylül 2014 Perşembe

Çekiliş Kazandım!


Severek okuduğum Nihanla Makyaj blogundan bir çekiliş kazandım:)
Maske 45+ olduğu için anneme gidecek,kalanını severek kullanacağım :)
Çok teşekkür ederim!

16 Eylül 2014 Salı

MİM | Karışık Mim


Sevgili Gizemciğim beni mimlemiş,hemen cevaplayayım :) Sorular birazzcık zor :)

1) Canan Tan mı Debbie Macomber mı?

İkisinin de kitapları farklı,bir karşılaştırma yapmak doğru olmaz aslında.Ama genel olarak bakarsak Debbie Macomber son zamanlarda kendini çok yinelediği için (bunu Canan Tan da yapıyor ama Debbie Macomber kadar değil!) Canan Tan.Özellikle son okuduğum Hasret kitabını çok sevmiştim!

2)Küpe mi kolye mi?

Kolye çok fazla takmam çünkü bir süre sonra rahatsız oluyorum.Küpesiz de çıkmam,dolayısıyla küpe ! :)

3)Gelecekteki hedefin nedir?

Ben de Gizem gibi blog açısından cevaplayayım bu soruyu.Daha çok başarılı olmak.Kadın erkek farketmeden herkesin rahatlıkla okuyabileceği,tartışabileceği,yeni kitaplar,filmler,bilgiler öğrenebileceği bir platform yaratmak :)

4)Bira mı sigara mı?

İkisi de değil.

5)Bloğunun ismi neden bu?

Çok ilginçtir ki benim için bir anlamı yok.Blog açacağım zaman internette blog isimleri araştırırken tınısı hoşuma gittiği için bu ismi koymuştum,memnunum :)

6)Favori makyaj malzemen/malzemelerin?

Rimel ve ruj.

7)Gerçek aşk bana göre..

henüz bulamadığım şeydir :))

8)Yabancı dil mi ana dil mi?

Ana dil.

9)Kuzey Amerika kıtası mı Güney Amerika kıtası mı?

Hmm,Güney Amerika sanırım.

10) Kurşun kalem mi uçlu kalem mi?

Yazı yazarken uçlu kalem (0.7 vazgeçilmezim:) kitap okurken cümlelerini altını çizeceğim zaman kurşun kalem :)


Benim mimlediklerim ise,
Herkes :)
İsteyen herkes cevaplayabilir!







14 Eylül 2014 Pazar

GEZİ | Tatil : Didim Altınkum

Ben size her şeyi anlattım da tatilimi nasıl unuttum ! :) 
Oysa ki tatilde "Gidince şunu da yazarım." diye aklımda bir sürü not uçuşuyordu.
Geç olsun da güç olmasın.Bugün de çok konuşasım var,uzun uzun anlatırım size :) Başlayalım..

Didim Altınkum'a ilk defa geldik.Eski yazılardan biliyorsunuz ki bizim mekanımız Ayvalık Sarımsaklı'ydı :) 10 küsür senedir oraya gideriz,benimsemiştik artık.O yüzden Didim'e olan 6-7 saat yol gözümüzde büyüdü de büyüdü.Ama çok şükür öyle geçmedi,hiç sıkılmadık,3 saatlik yol gibi gittik geldik :)
Denizinden bahsedeyim.Deniz sabah akşam hep aynı,üşümeden girebiliyorsunuz.Sarımsaklı'ya alışmış bizler için büyük nimetti.Çünkü orasının suyu zaten soğuk Eylül de hepten soğuyor.
Yalnız iyi mi dersiniz kötü mü bilemeyeceğim ama,suda balıklarla yüzüyorsunuz :) Görüntü açısından güzel olsa da balıklar hareket etmeyince ayaklarınızı ısırıyor! Beni de bayağı ısırdılar.Özellikle yaralara geldikleri söylense de ayağımda yara olmamasına rağmen darbelere mağruz kaldım :) 
Bir gün de balığın bir tanesi omzumun üstünden atladı,herkes şaştı kaldı :) Kocaman kocaman balıklar görmek de mümkün.
İyi ki Eylül'de gitmişiz Didim'e çünkü o zaman bile kalabalıktı.Tam mevsiminde nasıldı düşünemiyorum bile.


Bir tatil yeri olarak çok güzel değerlendirilmiş.Denize karşı yapılan oturma yerleri,bankları,kafeleri oldukça fazla.
Kafelerde gerçi hep İngiliz görüyorsunuz o ayrı! İlk defa bir yerde böyle bir şey dikkatimi çekti.Kendi ülkemde Türkçe konuşulmasını özledim! Kafelerde menüler ingilizce,bir restaurantın adı "Big Ben" , akşamları turistleri eğlendirmek için türlü türlü danslar..Resmen "şaklaban" oluyorlar.
Tamam misafirperverlik güzel bir şey ama bu gerçekten abartıydı.Üstelik turistlerin yarısı o dansları izlemiyor bile.
Senin ülkene gelip yüzüne bile bakmıyorlar.Sen izliyorsun onları "Aa bunlar turist galiba." diye :) Çok sinir bozucu ve bir o kadar acı gerçekten.

Fotoğraf flu çıkmış,üzgünüm.
Akşamları her yer fıkır fıkır :)


Sahili Sarımsaklı kadar geniş olmadığı için sahil boyundaki insanları görebiliyorsunuz gezerken.Bir çok insan orada oturmayı tercih ediyor.
Hiç fotoğrafını çekmemişim ama bir akşam konser vardı.Türlü türlü şarkılar söylediler,çok da güzeldi.(Hepsini dinleyemesek bile.) Konserin sonunda havai fişek gösterisi yapıldı.Çook güzeldi!



Ve Altınkum'un simgesi sanırım :) Poseidon heykeli!
Sorsan kimse kim olduğunu bilmez(kesinlikle kınama amaçlı değil) ama önündeki yazıyı okumadan fotoğraf çektiren çektirene :)

Tekne turu için yan yana gemiler.En çok ilgiyi bu korsan gemisi topluyor :) İçine giremedik maalesef çünkü sadece tur için rezervasyon yaptıranlar girebiliyormuş.Bence çok saçma bir uygulama.

Lunapark en kenarda olduğu için fazla dolu değildi.Hemen bir gezip döndük zaten biz de.

Bankları çok ciciydi :) Bayıldım! :)


Tatilimizin üçüncü gününde hava kapadı,biraz da yağmur yağdı.Denizden yeni çıkmıştım ama yağmurun yağdığını görünce hemen denize koştum çünkü yağmurda deniz ayrı bir güzel :) Gerçi çok az sürdü :)

Resmen yazdım rahatladım.Umarım sıkılmamışsınızdır :) 
Siz bu tatilde neler yaptınız,nerelere gittiniz ? Yazın,merak ederim :))


13 Eylül 2014 Cumartesi

Yeni Dizi : Selfie !


İsmi ilgi çekici değil mi ? :)

İsminin ilgimi çekmesiyle ve güzel olduğuna dair bir kaç yorum okuyunca başladım diziyi izlemeye.

Konusu hepimizi ilgilendiriyor aslında :  Sosyal medya bağımlılığı!

Gerçi diziyi izleyince o kadar da bağımlı olmadığımı anladım :) 

Eliza isimli kızımız,küçükken çirkinliği yüzünden yaşadığı zor anların acısını şimdi çıkarmaktadır.Estetikler geçirmiş,sosyal medyada bir çok takipçi edinmiştir.Daha iyi bir görünüme sahip olduğu ve daha popüler olduğundan dolayı bir çok seveninin olduğunu zannetmektedir.
Diziyi izleyince görüyorsunuz ki,zor anında yanında olan tek bir kişi bile yoktur!


Dizinin daha Pilot bölümü yayınlandı.26 dakikalık(şahane!) bu eğlenceli diziyi şimdilik sevdim.
Umarım bu tat bozulmaz ve keyifle izlemeye devam ederiz :)

Konusu ilginizi çektiyse izlemenizi tavsiye ederim.


12 Eylül 2014 Cuma

Melekler ve Şeytanlar - Dan Brown



O kadar övüldü ki! Beklentimi çok yüksek tutmuştum.
Belki doğru zaman değildi bu kitap için.Çünkü biz hiç anlaşamadık!

Öncelikle ben hiç heyecanlanamadım bu kitapta.Uzadıkça uzadı.
İnternetten de "Dan Brown'un kitaplarında verdiği bilgilerin bir çoğunun yanlış olduğu" ile ilgili bir yorum okumuştum,hevesim iyice kırıldı.

Büyük ihtimalle bu yazım yüzünden taşlanacağım (:P) ama ben uzun bir süre Dan Brown okumayı düşünmüyorum.Son kitabım bile olabilir :P

Not : Kitabı okurken film olması için yazıldığını sonuna kadar hissettim.

Not2 : Filmlerini beğeniyorlar bunların,o yüzden filme bir şans vereceğim!

Çeviren: Petek Demir
Sf sayısı: 576
Yayınevi: Altın Kitaplar

Konusu : 

Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon efsanevi gizli örgüt Illuminati'nin -Galileo zamanından beri Katolik Kilisesi'nin bağnaz inançlarını lanetleyerek bilimin yararlarını yücelten- hala faaliyette olup cinayetler işlediğini öğrenince şok geçirir. Parlak bir fizikçi olan Leonarda Vetra cinayete kurban gitmiştir. Tek gözü oyulmuş ve göğsü örgütün sembolüyle dağlanmıştır. Bilim adamının son buluşu güçlü ve çok tehlikeli enerji kaynağı karşımadde çalınmış ve yeni Papa seçiminin gerçekleşeceği gün Vatikan Şehri'nin altına saklanmıştır. Langdon, Vetra'nın meslektaşı ve aynı zamanda kızı olan Vittoria ile medeniyeti yok olmaktan kurtarmak amacıyla Roma sokaklarında, kiliselerde ve katakomplarda soluk soluğa koşuşturarak 400 yıllık izi sürerek Illuminati'nin izini bulmaya çalışırlar. 

Brown bu romanda tıpkı bir hokkobaz gibi havaya yüzlerce top fırlatıp hiçbirini yere düşürmeden okuyucuyu inanılmaz bir gerileme sürüklüyor.



10 Eylül 2014 Çarşamba

Zaman Sözleri'nde Yenilik :)

Merhaba!

Geçen hafta tatildeydim.Bomba gibi bir dönüş yapmak için tatilin bitmesini bekledim,bu arada da blogumu çok özledim :)
Biliyorsunuz blogumda çeşit çeşit konulardan bahsediyordum.Bundan sonra yoluma göz bebeklerim,kitaplarım ile devam ediyorum !
Ana tema kitap olmak üzere,ara ara izlediğim filmleri,dizileri,denediğim yemek tariflerini de paylaşacağım.
Umarım blogun bu yeni halini de seversiniz!
:)

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...