o yürek talan,
o yürek yangın yeri,
o yürek seni istiyor,
bir tek seni..
Kitabı bitirdiğimden beri dilimden düşmeyen dizeler bunlar..
İlk önce Piraye,sonra Aslı..
Canan Tan bir kez daha vurdu beni,Aslı'nın aşkıyla,umarsızlıklarıyla,çırpınışlarıyla..
Bu kitabı okurken ilk başlarda aklımdan şunlar geçmişti :
"Ne kadar da Piraye'ye benziyor !"
Evet,kitabın en başları gerçekten de öyleydi,Piraye'yle özdeşleştirmiştim Aslı'yı..
Piraye'nin çocuksuz,Diyarbakır'a gitmeden,Haşim ile evlenmeden önceki haliydi Aslı..
Piraye gibi asi,susmayan,haklarını savunan ve duygularına kati -ket vuran birisiydi !
Ancak kitabın ortalarına geldim,kitap özgünleşmeye başladı..
Aslı'nın hikayesi sürükledi beni,sayfalar birbirini kovaladı..
Piraye'yi okumasaydım,bu kitabı daha çok sevebilirdim.Ancak yine de çok sevdim zaten..
Ama Haşim'e kızdığım gibi Murat'a da çemkirdim..Bazen erkekler gerçekten ailelerine söz geçiremiyorlar,kendi istekleri doğrultusunda hareket edemiyorlar.
Aslı ve Piraye'yi gerçek gibi algılamıştım ben..Ta ki kitabın sonundaki "hayal ürünüdür" yazısını görünceye kadar..Ancak hala yaşıyor onlar benim için..
Canan Tan yine müthiş bir eser çıkarmış ortaya..
Etkiliyor,derinden yaralar açıyor Yüreğim Seni Çok Sevdi..
Bu kitabın sonunda da gözlerim doldu..
Yalnız başına kalmıştı Aslı..
Murat yoktu,Robin yoktu(olmasa da olur zaten ! ) , kariyerini silip bir kenara atmıştı Aslı..
Artık duygularının sürüklediği yere gitmeye karar verdi..O yüzden geldi Türkiye'ye..Murat ile ilgili hayalleri vardı belkide.Kenarda,kıyıda bir şekilde kalmıştı bunlar.Her ne kadar silmeye çalışsa da bunları Aslı,kirli bir camı silmek ne kadar zorsa,kalbini parlatmak ta o kadar zordu onun için..Ancak,onun yüreği kirli değildi.Onun yüreği,en güzel duygularla doluydu belkide..
Canan Tan'ın bir de şöyle müthiş bir yeteneği var..
Mezuniyeti ve iş hayatına başlayışını aradaki dönemi anlatmadan direk atlayacak diyelim,o iki konuyu o kadar güzel birleştiriyor ki,sanki bunlar arka arkaya olmuş gibi..Aynı zamanda beni bitiren o FİNAL sayfaları..Yavaş yavaş hüzün çöker içime o sayfalarda.Bir hayatın bitişi gibi,hayallerimin son buluşu gibi..Mutlu olmayı beklerken mutsuz oldum ikisinde de..Çünkü Piraye iki çocuğuyla kalakalmış,Aslı ise hiç yaşamaması gereken deneyimleri yaşamıştı.(Murat'ın çocuğu vardı,o ise bir Amerikalıyla evlenip ayrılmıştı.) Ama bunları da deneyim hanesine yazmıştı Aslı..Çünkü her yaşadığımız şeyler bizi daha da olgunlaştırıyor.Bunların da örneklerini gördük kitapta..İşte beni yıkan satırlar... (İnternetten alıntıdır)
Garson boş fincanları almaya geldiğinde, Murat'ın cep telefonu çalıyor. Sözünün kesilmesine kızmış gibi, isteksizce açıyor. Ve o anda, ışık tomurcukları beliriyor gözlerinde, gülücükler sarıyor yüzünü...
''Kızım! Nasılsın bitanem? Nasılsın Aslım?''
Gerisini duymuyorum bile...
ASLIM!!!
Şu ana kadarki tüm sözlerinin toplamından kat be kat etkili bu sözcük, depremler salıyor yüreğime... Soluklarım damarlarımdaki kanın hızlı dolanımına yenik düşmüş... Bedenim amansız bir titreme nöbetinin pençesinde...
Kızının adı Aslım! Benim adımı koymuş ona. Bu gerçeği beynimin hiçbir köşesine yerleştiremiyorum. İnanamıyorum bunu yapabildiğine...
Telefonu kapatıp bana döndüğünde, gün ışığına çıkardığı örselenmiş duygularıyla benden kalır yanı yok.
''Evet'', diyor. ''Aslım, dedim ona! Her solukta özgürce Aslım, diye haykırabilmek için... Son nefesimi verirken de dudaklarımda adının olacağından eminsin artık, değil mi?''
Geldiğimiz gibi sessizce, yaşadıklarımızın ve yaşayamayıp içimize gömdüklerimizin ezinciyle Çamlı Kahve'den ayrılıyoruz.
Artık çok geç Murat! Çok geç...
Yüreğim seni çok sevdi, demiştin. Fazlasıyla kanıtladın. Bu kadarını yapamadım ben. Yüreğimdeki sevgiyi yüreğime gömdüm.
Senin adın da hep bende yaşayacak.
Ama... Şairin de dediği gibi...
bir adın kalmalı geriye,
bir de o kahreden gurbet
beni affet,
KAYBETMEK İÇİN ERKEN,SEVMEK İÇİN ÇOK GEÇ...
Yine gözlerimin dolduğunu hissediyorum..O yüzden konuyu kısa kesip,sizi kitabın resmini sunup,bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum..
Sevgilerimle,
Cyrstal...
Bu kitabı yaklaşık iki sene önce tam da kötü bir ruh halindeyken okumuştum.Cana Tan'ın tek okuduğum kitabı.Sevmenin nasıl bir şey olduğunu iyi anlatmıştı ve bana hep bu cümleleri hatırlatır bu kitap;
YanıtlaSilbir adın kalmalı geriye,
bir de o kahreden gurbet
beni affet,
KAYBETMEK İÇİN ERKEN,SEVMEK İÇİN ÇOK GEÇ...ne kadar doğru bir cümle değil mi:D
Evet çok doğru,hatta ezberlemiştik bir ara arkadaşlarımla,hatırımızdan silinmiyordu.Canan Tan'ın en sevdiğim kitaplarından biridir,Piraye'den sonra.Zaten Eroinle Dans'ı okuduktan sonra soğudum Canan Tan'dan..
YanıtlaSilnasıll güzel bir kitaptııı nasıll güzeell :)))
YanıtlaSilEvet,güzel hakikaten :))
Silİlk önce Piraye ve daha sonra bir Ankara seyahati dönüşünce Aşti 'den almış olduğum Yüreğim Seni Çok Sevdi. Yolda okumaya başlayıp başımı kaldırdığımda neredeyiz biz dediğim sürükleyici ve akıcı bir hikaye. Okurken öyle alıp götürüyor ki insanı, duygularınız, düşüncelerinizi, ruhunuz o an bulunduğunuz yerde değil sanki. Okunması gereken güzel kitaplar. Canan Tan her zaman takip edilebilecek bir yazar.
YanıtlaSilEvet öyle ancak bana kitapları hep birbirinin aynısı gibi geliyor nedense yahu,arka arkaya bir kaç kitabını asla okuyamam :) Ama kalemi güzel :))
SilPiraye'den sonra okuduğum ve Canan Tan'ın kurgu, yaratıcılık konusunda kısır olduğunu düşündüğüm bir kitap. her ne kadar dediğiniz gibi ortalarına doğru özgünleşmeye başlamış olsa da bir yazar için kendini tekerrür ediyormuş gibi duruyor.
YanıtlaSilPiraye'den sonra bana da öyle durmuştu.Genellikle hangisini daha önce okursa onu daha çok seviyor insan.Öbürü aynısı gibi geliyor,Canan Tan'ın yazım tarzından ve konularından.
SilCanan Tan'ın Yüreğim seni çok sevdi, Piraye, En son Yürekler Ölürü bir solukta okudum ama aynı tarz yazmıştı aynı aşk hikayesi ama muhteşemdi..
YanıtlaSilEroinle dans'da ise farklı bir boyutla anlatmıştı..
Bugün Tüyap'da imza günü oldukça kalabalıkdı :)
Canan Tan'ın okuyanı oldukça fazla,bu seneki kitap fuarında(Bursa için) da imza günü çok kalabalıktı.İstanbuldakileri de epey kıskanıyoruum :)
YanıtlaSil