11 Kasım 2013 Pazartesi

Yazarların Takıntıları

Alexandre Dumas (1802-1870)

Monte Kristo Kontu, Üç Silahşörler, Siyah Lale, Demir Maske ve 300’e yakın macera romanı onun kaleminden çıktı. Fransız yazar, zevke ve süse düşkünlüğüyle tanınıyor. Yazmaya en süslü kıyafetlerini giyerek başlıyor. Yakasına çiçek takmak da en büyük zevklerinden biri. Yazmaya başladıktan sonra hiç ara vermeyen yazar romanını bitirmeden evden asla çıkmıyor. Ayakkabılarını ve çalışma odasının anahtarını hizmetçisine vererek, kaçma şansını ortadan kaldıracak kadar garantici.



Ekşi ya da çürük elmasız yazamıyor

Friedrich Schiller (1759-1805)


Alman dram yazarı, şair, filozof ve tarihçi Schiller, özellikle doğa tasvirli şiirleriyle çok başarılı oldu. Eserlerini yazarken hayal ettiği doğayı, masasının üzerinde bulundurduğu ekşi ya da çürük elma ile bulmuş hep. Onu kokladıkça kendini yağmurdan sonra bir ormanda gezerken hisseden yazar bu tutkusu nedeniyle bazen banyoda su dolu küvete girip yazıyordu.



Görkemli odalarda yazabiliyor

Charles Dickens (1812-1870)


Ünlü İngiliz yazarın çocukluğu pek iyi geçmedi. Babası borçları nedeniyle hapse girince 11 yaşında çalışmaya başladı. Daha sonra maddi durumunu düzeltip yazmaya başladığında romanlarını hep büyük ve görkemli çalışma odalarında yazmayı tercih etti. Düzgün bir el yazısı ile yazdığı yazılarını, renkli kağıtlar üzerine kağıdın rengine yakın mürekkep kullanarak yazdı hep. Ayrıca çok zor uyuması ile tanınan Dickens’ın, yatağın başını kuzeye çevirerek koluyla yatağın tam ortasını hizalayarak uyuyordu.

Takıntılar adamı

Honore De Balzac (1799-1850)


Romanın Shakespeare’i sayılan Balzac, gündüz ya da gece farketmez başucunda bir mum olmadan hiçbir şey yazamıyordu. Kendini baskı altına almak için kota koyuyordu. Mesela 50 sayfa yazı yazmaya karar verdiyse 50 sayfayı bir şekilde dolduruyordu. Kahve tiryakisi olduğu, hatta kahve içerken boğularak öldüğü söylenir. Bir diğer alışkanlığı da yazı yazarken başına bir yün atkı sarıp ayaklarını suya sokmasıydı.


Silik şeritlerle yazamıyor

George Bernard Shaw (1856-1950)


İrlandalı ünlü oyun yazarının o müthiş eserlerini evinin bahçesinde yaptırdığı ve kendiyle baş başa kaldığı kulübeye borçluyuz. Tüm yazılarını burada yazan yazar kendine göre düzenleyip geliştirdiği bir steno (Alfabenin harfleri, noktalama işaretleri, kelimeler yerine semboller ve kısaltmalar kullanılan çabuk yazma sistemi) yazısı kullanırdı. Sonradan daktilo ile yazmaya başladığında ise silik şeritlerden hep nefret etti.



Bana güzel bir yatak verin

Mark Twain (1835-1910)


Asıl adı Samuel Langhome Clemens olan Amerikalı mizahçı, yazar ve öğretmen Mark Twain’ı çoğumuz Tom Sawyer’ın maceraları kitabından tanıyoruz. Yatakta yazmayı seven Twain, yatağa uzanır kağıtları dizinin üzerine yerleştirip yazmaya başlardı. Yazdıklarını da genellikle yatağın üstüne ya da yere atardı. “ Bana güzel bir yatak verin, size ölmez başyapıtlar vereyim” sözü de ona aitti.

Ayakta yazıyor

Virginia Woolf (1882-1941)


İngiliz feminist yazar, romancı ve eleştirmen. Bilinç Akışı tekniğinin en başarılı eseri Mrs. Dolloway onun kaleminden çıkma. Kitaplarının çoğunu ayakta yazan yazar, bu şekilde, yazarken sürekli araştırma yapıp kütüphanesindeki kitaplardan yararlanma imkanı da buluyordu.


Erken kalkıp durmadan yazıyor

Walter Scott (1771-1832)


Zamanın üretken İskoçyalı tarihi roman yazarı ve şair, sabahın çok erken saatlerinde kalkıp durmadan yazmasıyla tanınıyor. Yazar, kahvaltı bile yapmadan yazı masasına otururdu. “Ivanhoe” adlı ünlü romanını ise hemen hemen çalışmasına hiç ara vermeden, gece gündüz bir çırpıda yazıp bitirdi.

Yazısı okunmuyor

Herbert George Wells (1866-1946)


Wells, Dünyalar Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau’nun Adası ve Zaman Makinesi gibi bilimkurgu romanlarıyla tanınsa da edebiyatın her dalında eserler vermiş. Ancak yazarın eserlerini bugün okuyabilmemizi sekreterine borçlu olduğumuzu bilmeliyiz. Çünkü Wells, eserlerini o kadar kötü ve okunaksız bir el yazısı ile yazardı ki, yazılarını temize çeken özel sekreterinden başka kimse kimse yazdıklarından bir şey anlamazdı.

İlham suda geliyor

Richard Wagner (1813-1883)


Wagner, Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzik teoricisi ve yazarı. Bu büyük müzik adamı çoğu operasını küvette suyun içinde yazardı. Ayrıca suyun sürekli sıcak tutulmasını ve içine egzotik kokular katılmasını da isterdi. Özellikle ünlü Persifol Operası’nı sudan hiç çıkmadan yazdığı söylenir.


Dikkatini dağıtmak imkansız

Dante Alighieri (1265-1321)


“İlahi Komedya” eseri ve eserlerine yansıttığı Beatrice aşkı ile adını ezberlediğimiz İtalyan yazar. Dante’nin öyle bir konsantrasyonu varmış ki, o bir şey okur ya da yazarken ilgisini dağıtmak, başka yöne çekmek neredeyse imkansızmış. Bir gün sokakta oturup üç saatte elindeki kitabı okuyup bitirirken o sırada sokakta şenlik yapıldığını bile fark etmediği anlatılır.

2 yorum:

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...